Kendimden Daha Fazla Uzaklaşmamak İçin

Tunahan Aktay
3 min readMar 5, 2021

--

Şu anda büyük ihtimal bu yazıyı 15 ya da 20 dakika kadar kısa bir sürede bitireceğim. Başlık üzerindeyse ne kadar düşündün derseniz, yaklaşık 4–5 saattir boş Word sayfasına bakarak bir yandan yazımın başlığını ve başlığın devamında neler yazacağımı düşünüyorum bir yandan da telefonumu elime alıp sosyal medyaların içerisinde gezerek hiçbir şeyi tam anlamıyla yapmıyorum. Daha doğrusu ‘’Yapamıyorum’’. Günün sonuna baktığımda bunların hepsini tamamlamış bir şekilde işlerimi bitirmenin verdiği ‘’sonunda bitti neyse ki’’ huzuru olacak elbette. Peki kendi yaşantıma dair gözden geçirdiğim 2–3 saat yatakta dönüp durduğum süre zarfında ne olacak? Büyük ihtimal günümün ne kadar yorucu geçtiğine, yine kendime hiç doğru düzgün zaman ayırmadığıma veyahut bunları artık kaldıramıyorum diye kendi kendime bir şeylere isyan edeceğim. Günü verimsiz geçirmenin verdiği sıkıntıyı sosyal medyada daha fazla zaman harcayarak belki kapatırım diye bilinçsizce vaktimi daha da çöp ederken bir anda uyuya kalacağım ve kısa bir süreliğine yorgunluğumu ve ruhumu dindirebileceğim.

Hayatımın ve günlerimin biraz daha detayına girmek istiyorum. 24 saat kalıbının minimum 20 saatini yaşıyorum istisnasız. Şöyle açıklayayım 7 günlük haftaya 3 araştırma projesi, 1 kendi projem, 1 kulüp başkanlığı sorumluluğu ve etkinlik işleri, 1 staj, 1 asistanlık, 2 sosyal sorumluluk projesi, 2 eğitim, 1 dergi editörlüğü gibi ve daha aklıma gelmeyen 1–2 işimi sığdırmaya çalışıyorum. Her gün bir yere staj başvurusu yolluyorum ne kadar yüküm olduğuna bakmaksızın. Bütün bunları 144 saate sığdırabilmek için neredeyse uyumamam gerekiyor gibi gözüküyor. Bunlara ragmen hayatımda o kadar fazla zaman kalıyor ki fakat ben bunları değerlendiremiyorum. İşlerimin çok güzel sonuçlanması için görevlerimi bölüştürmek yerine kafa patlatıp kendi üzerime yük bindirdikçe bindiriyorum. İşte sorunlardan biri de belki en büyüğü burada patlak veriyor. O yükü kendi sırtıma bindirdikçe ben hayatımdan zevk almayı bırakıyorum, zevk almayı bıraktıkça otomatik bir robota dönüşmeye başlıyorum fakat işlerime verdiğim konsantrasyonum tükenmeye başlıyor manual ve düzgün çalışmayan bir robota evriliyorum. 2–3 yıllık zevk alma kabiliyetimi kaybettiğim otomatik robotluk sürecimde şu an manual robot evremdeyim. İşe başlıyorum 5 dk. sonra su koyuveriyorum. Bir 5 dk sonra tekrar aynısı oluyor ve uyanık kaldığım sürede kaç tane 5 dk varsa bu hepsinde aynı. Çalışmak için bir şeyin başındayım fakat benim başım yerinde değil. Aklım orada değil başka bir yerde de değil uçmuş gitmiş. Uzay boşluğunda hiçbir şeye tutunmadan sallanmıyor da sadece duruyor. Belki sürtünmesiz ortamın verdiği hareketle bir yere doğru gitse ama onu da yapamıyor. Çünkü o minimum enerjiyi hiçbir yerimde hissedemiyorum. İnsanın enerjisi hayatındaki heyecandan bazen de dinginliğin verdiği huzurdan, kendine ayırdığı küçük zaman dilimlerinden gelir. Fakat bu 5 dklık verimsiz zamanlara harcandı mı bunların hiçbiri mümkün olmuyor. Havalar ısınıyor iş yaparken güneşin tenime vurduğu anlarda bazen gülümsüyorum fakat onun tadını çıkarmıyorum. İşimi bırakıp yarım saat güneş ışığının altında uzansam hiçbir şey düşünmeden keyif yapsam hem kendime geleceğim hem de motivasyonum o kadar artıcak ki işimin başına döndüğüm zaman full focus biçimde işime koyulacağım. Ama bunu yapmıyorum. İşte bu yazıda bunu sorgulamaya geldim, gerçekleri yüzüme çarpmaya geldim. Hayatımın zevksiz biçimde belki de en güzel yaşlarımın gelecekte belki bir şey başarırım kaygısıyla yok oluşunu fark edebilmem için yazıyorum. Bunun için ne yapmam gerekiyor peki gereksiz zaman harcamak yerine, daha doğrusu full focus kendimi işe verip halledip sonra artan her anın tadını doyasıya yaşamak için? Onu büyük ihtimal bir sonraki yazıya bırakacağım. Gördüğünüz gibi şu an da erteledim. Çünkü burayı bitirip işime koyulmam gerekiyor, farkettim mi bir şeyler fark ediyorum açıkcası. Mesela sabrımın aşırı azaldığını her şeyin sınırı var ve ölene dek koşamam. Şu an koşabildiğimi düşünüyorum ama eninde sonunda düşücem. Moral, motivasyon, heyecan olarak düştüm ama belki de fiziksel olarak kaldırabildiğim için şu an devam ediyorum. Ama belki de 30’umda fark edicem ve iş işten geçmiş olacak. Ama şuna inanıyorum, şu an bunu yazıyorsam 30uma kadar değil belki 30 ay belki 30 gün belki 30 saat sonra bambaşka şeylere yelken açabilecek kadar adım atma cesaretinin başına gelebildim şu an. Bu da benim gibi saçma biri için kafi diye düşünüyorum.

Size hiçbir şey katmamış olabilir bu yazım ama şimdilik bana kattı sonrasında da içimden size doğru bir açılım elbet olacaktır. See u

Not: Gün içinde düşündüklerimin hiçbiri değil şu an okuduğunuz metnin başlığı. Boşa harcanan vakitlerde artık kendimden kopup gittiğimi içimdeki muazzam huzursuzlukla farkedip bu yazının ilk cümlesi olarak o kelimeleri yazdım.

-Tunimba

--

--

Tunahan Aktay

Psikoloji öğrencisi, içimden geldiği kadar içimden geldiği gibi yazıyorum.